DOLAR 34,6125 % -0.1
EURO 36,6603 % 0.12
STERLIN 44,0708 % 0.3
FRANG 39,2076 % -0.2
ALTIN 2.935,00 % -0,06
BITCOIN 95.119,48 -1.537

ŞAPKA İNKILABI

Yayınlanma Tarihi : Google News
ŞAPKA İNKILABI

Eskiye ait dış gö­rünümü çağdaş duruma getirmek ve kıyafette çağdaş dünya ile birlikte hareket etmek hedefiyle 1925 ve 1934’te oluşturulan meşru planlamaler.

Millî Mücadele’nin başarı ile sonuç vermesi üzerine ülkeyi ‘muasır uygaryet’ düzeyinin üzerine çı­karmak isteyen Mustafa Kemal Paşa, oluşturulan inkılâpların gayesini, Türkiye devletini çağdaşlaştırmak ve ilerlemiş devletlerin seviye­sine çıkarmak olarak ifade etmiştir.

Türk inkılâbının bir hedefi da, Türkiye’nin çağdaşleşme süre­cini önleyecek kurum ve kuruluşları ortadan kaldırmaya yöne­liktir. Bu nedenle oluşturulanlar siyasî, hukukî, sosyal, dinî ve eğitim mevzusu ile alakalıki inkılâplardır. İlk siyasî değişim, Lozan Konferansı evveli 1 Kasım 1922’de Saltanatın kaldırılmasıdır.

Gerçekleştirilen inkılâplardan biri de kılık kıyafeti artık dış manzarası me­denileştirmek amacıyla oluşturulan toplumsal alandaki planlamaler olmuştur. Eskiye ait dış gö­rünümü çağdaş duruma getirmek, bu sayede kıyafette çağdaş dünya ile birlikte hareket etmek, 1925 ve 1934’te meşru planlama yapılmıştır.

Atatürk, farklı yer ve tarih­lerde yaptığı mevzuşmalarında lüzum bayan lüzumse erkek giyimi ile alakalı görüşlerini açıklamıştır. Daha 1919 senesinde Erzurum Kongresi çalışmaları sırasında Mazhar Müfid’e yazdırdığı notlar arasında tesettürün ve fesin kalkacağı ve uygar milletler gibi şap­kanın giyileceği fikiri de vardı.

Atatürk, vatandışına yaptığı gezilerde de Avrupa’daki siyasî, sosyal ve kültürel alandaki bu değişimi ya­kından görme fırsatını yakalamıştır. Kıyafetin medenî duruma gelmesi düşüncesi onun kafasında daha 1900’lü senesinin başında oluşmuştur.

Falih Rıfkı, “…Kuvayı Milliye kalpaklı idi. Ordusu­nun İzmir’e girdiğinin haftasında tüm iç sokaklar, Anadolu’ya geride bıraktığımız Rum esirlerin başlarından attıkları şapkalarla kaldırım gibi döşeli iken, halkın Anadolu’dan gelen kalpağa selam verdiğini görmüştüm…” dedikten sonra “Bu başlık değil baş davasıydı. Çankaya’da resmî kıyafet ve başlık meseleleri 1925’de sık sık fikirilmüştür sözleri ile mevzu ile alakalı yaklaşımı meydana koymuştur.

Dokuz gün süren Kastamonu- İnebolu gezisinden sonra arka­daşlarının her birinin başında beyaz birer panama şapkası vardı. Hep birlikte Gazi’yle birlikte fotoğraf çektirmişler, şunlar “İlk şapkalılardı.” Artık Ankara’da fesliler değil şapkalılar çoğunluktaydı. Atatürk’ü karşılayanlar arasında devresinin Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Bö­rekçi de vardı ve Börekçi bu hususta “Şapka giymekte dini ve vic­dani mahzur yoktur” diyerek dinin çağdaşleşmeye karşı olmadı­ğını göstermişti.

Kastamonu gezisinden sonra Mustafa Kemal aşağı yukarı bir ay sü­recek yeni bir vatan gezisine daha çıkmıştır. Sırasıyla Bursa, Balıke­sir, Akhisar, Kemalpaşa, İzmir, Konya, Afyon’da mevzu ile alakalı görüşlerini açıklamıştır. Gittiği her kentte şapka ile karşılanmıştır.

 

Görüldüğü gibi şapkanın giyilmesi mecburiluğu yalnızca resmi vazifeliler ve milletvekilleri amacıyladi ve bayanlarla, halkı kapsamı­yordu. Bu dönemde reaksiyon yaratmamak amacıyla bayanların giyimi mevzu­sunda peçe ve çarşafın yasaklanmasıyla alakalı rastgele bir yasa çı­karılmamıştır. Ama bayanların çağdaş giyinmesi teşvik edilmiştir. Ancak, zaman amacıylade şapkanın giyilmesi lüzum bayanlar lüzumse halk kesimi arasında da yaygınlaşmaya başlamıştır. Sarık, fakat cami ve mescitlerde bir vazife kisvesi durumuna getirilmiştir. Şehirlerdeki sarıklı, şalvarlı ve fesli görünüş ortadan kaldırılmaya çalışılmış, bu sayede fesin yerine uygar kıyafet olarak şapka başarı kazanmış­tır. Bu meselede mühim olan zihniyetin değişmesini sağlamaktı, artık dış biçim ile birlikte iç dünyayı da değiştirmekti ki bu zaman amacıylade sağlanacak bir kazanımdı.

Şapka giyilmesini mecburi kılan kanunun kabulünden sonra gi­yimi mevzusu ile alakalı kurallar getirilmiştir. Askerlerin kullandığı şapka­lar, batılı orduların şapkaları ile yenilenmiştir. Kıyafetteki değişim meslekî kıyafetlerde de görülmüştür. As­ker, polis, sporcu, denizci, öğrenci üniformalarına çöpçülerin kıya­feti de eklenmiştir. Cumhuriyetin 21 Şubat 1925’te İstanbul’da açılan ilk hemşire okulu olan Kızılay Özel Hemşire Okulu’nda Mü­dür Vekili olarak vazife yapan Esma Deniz’in çabalarıyla hemşire öğrencilerinin dış giyimlerinde o tarihe kadar başlarına örtükleri ‘peçe’ yerine ‘şapka’ giymeleri sağlanmıştır.

Şapka Kanunu genellikle ön görü edilenin aksine basit kabul görmüş bir farklılıkti. Ancak, her yeni farklılık hareke­tinde bulunduğu gibi Müslümanlığın bir simgesi durumuna gelmiş olan fe­sin yerine şapkanın kabulü dinin elden gittiği şeklinde yorumlanarak birtakım çevrelerin başkaldırı ve reaksiyonsine yol açmıştır. Zira, o dönemde Türk ulusunun çoğunun gavur başlığı’ olarak baktığı şapka, ‘İslam’ın simgesi’ kabul edilen fesin yerine kabul edilmişti.

Tepkilerde sarfedilen propaganda hükümetin dinsizliğe gittiği bayanların namuslarının zedelendiği şeklindeydi. Ülkede yaşanan hadiseler üzerine oluşturulan yargılama, sıkıyönetim ve tutuklamaların, şapka takılmadığından ziyade birtakım çevrelerin halkı kanuna bundan dolayı hükümete karşı tahrik ve kışkırtmaları neticesinde yaşanan hadiseler üzerine yapıldığı söylenebilir.

Şapkanın kabulünden sonra Diyanet İşleri Başkanlığı, yeni ser­puşu destekleyerek, şapkayla namaz kılınabileceğini açıklamış­tır. Camilerde tüm cemaatin namaz kılarken şapka giymeleri su­retiyle tek tip düzeni temin etmeleri istenmektedir. Memurlara elbise ve şapka alabilmeleri amacıyla verilebilecek birer maaş avanstan müftülerin de yararlanması istenmiştir.

YORUM YAP