DOLAR 38,2552 % 0.34
EURO 43,8333 % 0.15
STERLIN 51,0885 % 0.12
FRANG 46,9242 % 0.68
ALTIN 4.076,87 % 0,33
BITCOIN 85.217,40 0.64

ŞENER ŞEN HAYATI

Yayınlanma Tarihi : Google News
ŞENER ŞEN HAYATI

Şener Şen

 

26 Aralık 1941 tarihinde, Adana’da dünyaya gelen usta oyuncu, Ali Şen’in oğlu olarak dünyaya gelen Şener Şen, babası gibi oyuncu olma arzusuyla tiyatroya başladı. 1975 senesinde Hababam katagorisi sinema filminde Badi Ekrem rolü ile hayatında yeni bir perde açılır. Dram ve gülünç gibi iki karşıt kutup olan oyunculuk rollerindeki başarısı kısa vakitte onu Yeşilçam’ın devi haluna getirdi. Şener Şen, Kemal Sunal ile Tosun Paşa, Davaro, Çöpçüler Kralı, Şabanoğlu Şaban, Süt Kardeşler ve Kibar Feyzo, Eşkiya gibi filmler ile halkın gönlünde taht kurmayı başarmıştır.

Şener Şen yardımcı rolleri oynaya oynaya 1984 senenina kadar gelir. O vakitler Anadolu piyasasına hâkim olan işletmecilerin, “Şener Şen çok tutuyor, bir filmde başrol oynatalım” isteği, Arzu Film’e, Ertem Eğilmez’e kadar gelir. Fakat bu istekte tehlikeli bir yan vardır. Şener Şen o güne kadar Kemal Sunal ve İlyas Salman’la yaptığı kırsal kesimdeki uyanık, üçkâğıtçı, sahtekâr, dolandırıcı köylü tiplemelerinde oynamıştır. Fakat Şener Şen bu defa halkın istediğini yapmaz. “Onların istediği filmi yapmam, başrol oynayacaksam kendi istediğim filmi yaparım” diyerek başkaldırı bayrağını çeker ve Başar Sabuncu’nun Namuslu filminde ilk başrolüne çıkar.

Filmde canlandırdığı Ali Rıza Bey karakteri işine son derece bağlı bir mutemettir. Bu amaçla çevresindekilerce hor görülür. Zimmetine para geçirdiği söylentileri ortalığa yaseneninca itibar görür ve el üzerinde tutulmaya başlar. Ertem Eğilmez’in bu film amacıyla ona “Eğer bu film tutmazsa senin hayatın başlarken biter. Bir daha bir fırsat yakalayamazsın. Ama öbürünü seçersen senede beş, altı film yaparsın, para da kazanırsın” demesine rağmen, Namuslu o senenin en iyi iş yapan filmleri arasına girdi ve Şener Şen’in sinema kariyerindeki ikinci perde açıldı.

Türk sinema seyircisinin sinema önlerinde uzun kuyruklar meydana getirdiği taşlamalarla dolu “Amerikalı” ve “Arabesk” filmlerini dönüştürür . 1996’de ise Türk sinemasında bir devrim yaratan “Eşkıya” filminde Uğur Yücel ile beraber oynar. Yavuz Turgul’un senaryosunu yazdığı ve yönetmekte olduğu bu film Türk sinema pazarında bir rekor kırmış ve 2.5 milyon seyirciyi sinemalara çekmiştir.

Şener Şen, babasının oyunculuk yapması konusu ile ilgiliki ısrarlarına daha çok karşı koyamayarak 1964’te okulun tatil devresinde Sırrı Gültekin’in yönetmekte olduğu, Ali Şen’in de rol aldığı ‘Yaşasın Hayat’ ile ilk kez kamera karşısına geçti.

Bu filmden sonra gene babasının da rol aldığı Nejat Saydam yönetimindeki ‘Hizmetçi Dediğin Böyle Olur’da rol alan Şener Şen, film çekimlerinden sonra Fenek’e dönerek öğretmenliğe devam etti.

Fenek’teki zorunlu vazife vaktinı tamamladıktan sonra İstanbul’a dönen Şener Şen, oyunculuk yapmaya karar verdi ama sinemada değil, tiyatroda…

Sinemada nerdeyse yardımcı karakter altı rolleri canlandırmakla oyunculukta geleceği olmayacağını düşünen Şener Şen, kendini daha iyi ifade edebileceği alanın tiyatro olduğuna karar verdi.

Henüz 26 yaşındaydı, liseden sonra çalıştığı işlerden ve öğretmenlik devresindeki gözlemlerin de büyük payıyla canlandırdığı karakterleri yorumlamadaki başarısı, sahneye çıktığı Yeşil Tiyatro’da derhal fark edildi. Ergun Köknar’ın desteği sayesinde İstanbul Şehir Tiyatrosu’na geride bıraktığımız Şener Şen, tüm enerjisini tiyatroya vermek amacıyla gelen teklifleri kabul etmeyerek sinemadan uzak durdu.

Şener Şen, o sıralarda şimdilik bekar bir adamdı. Kıt düşünce da olsa tiyatrodan ve seslendirmeden kazandığı parayla geçinebiliyordu. Ne var ki hayat, hep o şekilde sürüp gitmeyecekti. Evlenip yuva kuracak, baba olacaktı. Ailesinin geçimini tiyatrodan kazandığıyla sağlaması olası değildi.

Para kazanmalıydı ama bu hal tiyatroya ayırdığı vakti kısıtlamamalıydı. Çareyi filmlerde figüranlık yapmakta bulan Şener Şen, seslendirme yaptığı sıralarda dublaj stüdyosunda denk geldiği ve kendine sinemada da olması gerektiği konusu ile ilgili sık sık salık veren yönetmenlere “Figüran olarak beni de çağırın ama bir şartım var. Yevmiyemi o gün alayım” dedi.

Bu teklifini kabul eden yönetmenlerden Muharrem Gürses’in ‘Altın Prens Devler Ülkesinde’ ile ikinci sinema devresi başlayan Şener Şen filmde figüran olarak değil, diyaloğu ve bir adı olan karakteri canlandırdı. Yardımcı rolün bir alt kademesinde bir karakteri canlandırdığı amacıyla adı filmin alt sıralarına yazıldı.

Önceki filmlerinde adı olmayan doktor, garson, kamyonet şoförü, kumarbaz gibi ufak rollerde kamera karşısına geride bıraktığımız Şener Şen, 1974 yapımı Hulki Saner’in ‘Bak Yeşil Yeşil’iyle figüranlıktan yardımcı role yükseldi.

Filmde canlandırdığı ‘Ahmet’in izleyiciye attırdığı kahkaha, Ertem Eğilmez’in ilgisini çekti. Eğilmez, tiyatro oyunlarından da büyük bir hayranlık duyduğu, Şen’i zihninin bir köşesine yazdı.

Hababam Sınıfı’, izleyiciden çok ilgi görünce Ertem Eğilmez, filmi ‘Hababam Sınıfı Uyanıyor’ ile seri haluna getirdi. İlk filmin kadrosunu daha da varlıklaştırmak isteyen Eğilmez, Şener Şen’den ‘Badi Ekrem’ karakterini canlandırmasını istedi.

Rıfat Ilgaz’ın Romanında ‘Badi Ekrem’, öğrencilerine judo öğretmek isteyen ‘Maraton Raşit’e yumruk atan bir öğrenciydi. Senarist Sadık Şendil ile Ertem Eğilmez’in aldığı ortak bir kararla ‘Badi Ekrem’in öğrencilerine judo öğretmek isteyen vücut eğitimi öğretmenine çevrilmesiyle sinemada Şener Şen vakti başladı.

Ertem Eğilmez, Şener Şen’in ‘Badi Ekrem’ yorumundan öylesine etkilendi ki…

Karakterin izleyici üzerinde bırakacağı etkiden öylesine emindi ki…

Belki filmin ana afişinde fotoğrafı yoktu ama Ertem Eğilmez, afiş tasarımcısından Şener Şen’in ismini büyük puntolarla Tarık Akan’ın yanına ve iyice belirtilmesi amacıyla değişik bir renkle yazmasını istedi.

Ertem Eğilmez’in ortağı Nahit Ataman ile aynı sene üretici olarak bir diğer filmi daha vardı.

YORUM YAP