Cihat Baban (1911-1984) önce gazeteci, sonra politikacı… “Politika Galerisi-Büstler ve Portreler”de (Remzi Kitapevi, 1970) kendi tecrübelerini, yaşadıklarını da katarak belli başlı politikacılarımızın ve devlet adamlarımızın portrelerini çizer.
Cihat Baban için “Büstler”: Celal Bayar, Mareşal Fevzi Çakmak, Adnan Menderes, Cemal Gürsel, İsmet İnönü; “Portreler”: Fuat Köprülü, Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu, Ekrem Hayri Üstündağ, Samet Ağaoğlu, Ahmet Tahtakılıç, Osman Bölükbaşı.
Anlatmaya Celâl Bayar‘dan başlar. Söz başı olarak Buddha‘nın mutluluk ve mutsuzluğa dair sözlerini verir: “Mutluluk da mutsuzluk da geçmişteki davranışlarımızın neticesidir. Mutluysanız mutluluğun, mutsuzsanız mutsuzluğun sebebini kendi hareketlerimizde arıyoruz.”
İsmet İnönü‘nün söz başı da anlamlı. S. Kirkegaard‘dan: “İnsanlar geçmişe bakarak hayatı anlayabilir, halbuki yaşamak için sadece önüne bakmaya mecburdur. Büyüklük bu iki işi birden yapabilmektir.”
Tarihî seçim bitti sayılır. Ak Parti ve destekçi partileri zafer kazandılar. Yeni rejimin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın ipi göğüslemesine ramak kaldı. 28 Mayıs 2023’te, ikinci turda, Kemal Kılıçdaroğlu‘yla baş başa kalacak ve muhtemelen ipi göğüsleyecektir.
Ak Parti mi, yoksa R. T. Erdoğan mı demeli? R. T. Erdoğan varsa parti var.
Açık konuşmak gerekirse, R. T. Erdoğan‘dan eski dinamizmi, eski performansı beklemeyelim. Önceki gün, oy verişini, sonraki konuşmasını ekranda seyrettim. Yavaşlığı, temkini bir şeyler anlatıyor ama ne? Bütün gazetecilerin karşısına bile çıkmadı. Birileri her şeyini kontrol ediyordu. AA muhabirini öne getirdiler. Mikrofon tuttu. Soru beylik, cevap hazır. Önünde prompter var mıydı, diye düşünmeden edemedim! (Dikkatimi çekti… Bir ara “Türk”ü silme atağına geçmişti. Dağda bayırda “Türk” siliniyor, hatta Anayasa’nın ilk üç maddesi ve 66. maddesi bile tartışılıyordu. Sandık başı konuşmasında sekiz cümle kurdu. Cümlelerinde üç defa “Türk, demokrasi” ifadesi yer aldı.)
Bir şey demeyeceğim… Allah sıhhat afiyet versin. 21 yılın yükü üzerine bir beş yıl yükü de biniyor.
Darbeye direndi. Daha önce de söyledim, darbecileri kendisi palazlandırdı. Bütün kapıları açtı. Üzerlerine gelince de tek başına karşı koydu. Evet tek başına! Halkı sokağa döktü. Darbeciler hiç beklemedikleri bir dirençle karşılaştılar.
Geçmişe gidelim… 27 Mayıs 1960 Darbesi’ne halk direnebildi mi? Adnan Menderes hani bir mitti?
R. T. Erdoğan‘ın iktidarında öyle menfiliklerle karşılandı ki… Bu menfîliklerden sadece biri iktidarı götürürdü. Maden ocakları çöküntüleri, dünyayı saran salgın hastalıklar, 50 binden fazla insanımızı toprağa gömen depremler, yolsuzluklar, hırsızlıklar, yanan cepler, görülmemiş enflasyon…
Ama “adam” dimdik ayakta. Neden?
R. T. Erdoğan halkın kabulü. Bunda “din”in toplayıcı ve birleştirici rolü olmadığını kimse söyleyemez.
“Din” onun anladığı mı? Onun nezdinde halkın kabulü mü? O ayrı. Bunu da çok tartıştık, çok yazdık. Elbette “din” onun anladığı sınırlara hapsedilemez.
Muhalefet, seçim daha bitmedi. Üstelik Ak Parti’nin oyları düştü, bizimki arttı demesin.
Türkiye’nin getirildiği nokta, yıpranmışlık itibarıyla şartlar muhalefeti umutlandırmış ve hatta iktidardakileri endişeye düşürmüştü. Ama olmadı.
Yukarıda Buddha ne demişti? “Mutluluk da mutsuzluk da geçmişteki davranışlarımızın neticesidir…”
Kirkegaard da yol gösteriyor: “İnsanlar geçmişe bakarak hayatı anlayabilir, halbuki yaşamak için sadece önüne bakmaya mecburdur. Büyüklük bu iki işi birden yapabilmektir.”
Muhalefet otursun, eksikliklerini bir bir masaya yatırsın.
*
Ak Parti’yi kayıtsız şartsız destekleyen, Türkiye’nin CHP’den sonra en eski partisi, beklenmedik bir başarı gösterdi. Artık gölgeden çıkmalı, dik durmalı, şartlarını ortaya koymalı ve R. T. Erdoğan‘ı/Ak Parti’yi, Türk milletinin gerçekleriyle yüz yüze getirmelidir. Bu dönem son şans.
*
Gazetemizden arkadaşımız Selcan Taşçı Hamşioğlu milletvekili seçildi. Kendisini kutluyorum.